Sekizi Anlamak – Bakış Açısı
“Sekiz” ters tutulduğunda bir sonsuzluk, dümdüz bakıldığında ise sıradan bir rakam. Aynı hayat gibi, gerçekler gibi, her gün yaşadığımız yüzlerce olay gibi. Bu yüzden zordur “sekizi anlamak”.
Her insan doğumundan ölümüne kadar bazı problemler yaşar. Kimimiz en sevdiklerimizin yokluğuyla sınanırız, kimimiz kaybettiğimiz paralarla, kimimiz sağlığın her şey demek olduğunu bizzat sağlığıyla sınanarak öğrenir. Kötü olaylar yaşandıkça bardağa dolan su yavaş yavaş dökülmeye başlar ve o bardağı taşıran son damla aslında her şeydir. O damlada pes etmek vardır, o damlada ümitsizlik vardır, o damlada öfke ve isyan vardır. Peki herkeste mi? Hayır. Bazılarımızın damlasında hırs vardır, güven vardır, inanç vardır, umut vardır. Ve o damla bir çiçeğe can suyu olur bazen. Problemleri çözmek için yaşanılan olaylara karşı verdiğimiz tepkiler de en az olay kadar mühimdir.
Sekizi Nasıl Tutacağımızı Neler Belirler ?
Bakış açısını etkileyen kitaplar, bir gün öylesine gördüğümüz bir resim, çevremiz, müzikler, geçmişimiz ve saymakla bitmeyecek pek çok şey daha…
Kimi zaman okuduğumuz bir kitabın bir satırı, cümlesi hatta belki de yalnızca tek bir kelimesi o kadar etkileyicidir ki insan adeta hayat mottosu yapmak ister; kimi zaman gördüğümüz bir resim evirip çevirince, “Ya şu resme bak, e bunu ben bile yaparım.” gibi şeyler düşünmek yerine gerçekten
anlamaya çalışınca ruhumuzun okşandığını hissederiz. Bunu bize “sanat” hissettirir. Kimi zaman dinlenen bir müzik -rap, slow, arabesk fark etmeksizin- basit melodiler olarak görülmeyip sözlerini anlamak, yazılış amacını öğrenmek ince melodiler hissettirir bize, ruhumuz beslenir. Sekizi anlamak tam da buralarda başlar.
Ve bunların yanında pek tabii en önemli detaylardan biri: Çevre
Yaşadığımız çevre, oradaki insanlar ve onların yaşam tarzları bakış açımız oluşurken büyük bir etkiye sahiptir. Sürekli olarak depresif, mutsuz insanlarla dolu bir çevre; eşitlik ve adalet gibi insani kavramların çoktan unutulduğu yerler ve etkileşimde olduğumuz herkesin bakış açısı, kendi bakış açımızın etkilenebileceği şeylerdir.
Bakış açımız olaylara karşı öznel yaklaşımlarımız olduğu için tabii ki hepimizin aynı düşünmesi, hepimizin aynı pencereden bakması zordur ki zaten bu farklılıklardır bizi biz yapan şeyler. Ancak unutmamak gerekir ki üzüm üzüme baka baka kararır.
Sürekli çevrenizde olan mutsuz, umutsuz, gülmeyi unutmuş bir insan düşünelim. Yanında gülmeniz pek mümkün olmayacaktır. Bunun yanı sıra
bir süre sonra aynada yanınızdaki kişiden bir tane daha görmeye başlayacaksınızdır. İşte tam da bu yüzden hayatına giren insanları iyi seçmesi gerekir insanın; size zarar veren, küçümseyen, heveslerinizi kıran kim varsa onlardan uzaklaşmalı. Sekizi anlamak için uğraşırken yanınızdaki insanların sekizi anlamak için bir çaba sarf edip etmediğine dikkat etmeli.
Çok sevdiğim ve kendime sürekli hatırlattığım bir sözü paylaşmak istiyorum tam burada.
Mutlu olduğunuz zamanlarda bütün dünyanın çok daha güzel göründüğünü hissettiniz mi? Oysa sizin bakış açınız dışında gerçekte hiçbir şey değişmemiştir.
Judi James
Mutlu olduğunuz anlarda kimse evrene bir sihirli değnek dokundurup tüm kötülükleri yok etmiyor yalnızca hayatın iyi yönlerini de görmeye başlıyoruz. Bugün başaramadığınız, istediğiniz noktaya gelmediğiniz bir olay, bir konu ya da herhangi bir durumda kendinize kaybettiğinizi değil tecrübe edindiğinizi hatırlatın. Unutmayın; zordur sekizi anlamak, herkes başaramaz.
Demem o ki hayata dikkatli bakıldığında düşündüğümüzden çok daha fazla iyi tarafları olduğunu göreceğiz, sekizi anlamak anlamlaştıkça güzelleşecek. Olumlu taraflarından bakın, ders çıkarın ve harekete geçin.
Konuyla ilgili ünlü bir hikayeyi de paylaşıp yazıyı bitirmek istiyorum.
Arjantinli ünlü golfçü Robert Vincenzo yine bir ödül kazanmış, ödülünü alıp kameralara poz vermiş. Ardından kulübüne uğramış, eşyalarını toplayıp otoparktaki arabasının yanına doğru yürümüş. O sırada yanına bir kadın yaklaşmış. Vincenzo’yu kutladıktan sonra ona küçük bir bebeği olduğunu, bebeğin çok hastalandığını ve hastane masraflarını karşılayamadığını; onun her gün biraz daha ölüme yaklaştığını anlatmış bir çırpıda. Kadının anlattıkları Vincenzo’yu çok etkilemiş. Hemen çek defterini çıkarmış ve turnuvadan kazandığı paranın bir bölümünü yazıp imzalamış. Çeki kadına uzatmış. O sırada kadına: “Umarım bebeğin iyi günleri için harcarsın” demiş.
Ertesi hafta Vincenzo kulüpte öğle yemeğini yerken golf derneğinin bir üyesi yanına yaklaşmış ve “Otoparktaki çocuklar, geçen hafta siz turnuvayı kazandığınız gün bir kadının yanınıza yaklaştığını ve sizinle konuştuğunu söylediler.” demiş. “Evet” demiş Vincenzo, “Bunun neresi garip?”, “Garip değil tabii ki.” demiş adam, “Ama size bir haberim var. O kadın bir sahtekarmış. Sizin gibi zengin kişilere yaklaşıp hasta bir bebeği olduğunu söyleyip para koparırmış. Korkarım sizden de koparmış.”
Vincenzo şaşkınlıkla; “Yani ölümü beklenen bir bebek yok mu?” demiş. “Yok” demiş adam. “İşte bu hafta duyduğum en iyi haber” demiş Vincenzo. (1)
Sekizi anlayın, anlamlandırın.
Kaynaklar:
(1) Anlatılan hikayaye erişmek için: https://www.ntv.com.tr/yasam/golfcu,qgdopqJy_0usEwJj45vtCA
Daha fazla içerik için sitemize buradan ulaşabilirsiniz.