Stresin Fark Etmeden Vücudumuza Etkileri
Okul yaşamımız boyunca sınavlar hep hayatımızda olmuştur. Tabii ki bu sınavlar tek başına da gelmeyip yanında hep stresini de getirir. Ancak bizi motive edebilecek minik dozda stresin olumlu etkileri olabilir.
Peki, ama bu doz nedir?
Aslında durumun ‘‘sınavı kazanma isteğinden’’ ziyade ‘‘sınavı kaybetme korkusunun’’ yoğun şekilde yaşanmasından ibaret olduğu düşünülmektedir. Bununla birlikte sınav stresi konusunda yapılan çalışmaların pek çoğu, stresi meydana getirenin sınav değil; sınava yüklediğimiz anlamlar olduğu konusunda hemfikir.
Yani genellikle herkesin yaptığı gibi; sınavı, yaşamımızın dönüm noktası olarak görmek ve daha da çok kaygılanmak.
Ancak, elbette üniversite sınavında işler biraz daha değişmeye başlar. Çünkü artık iyi bir üniversite demek hayallerine ulaşmak için son basamak demektir. Dolayısıyla sınavın yanında getirdiği strese biraz da biz ekleme yaparız ve sonuç artmış bir sınav ve gelecek kaygısı olur maalesef. Öyle ki bir çalışmada; üniversite sınavına hazırlanan gençlerin kaygı seviyesi, genel cerrahi bölümünde ameliyat olacak hastalarınkinden çok daha yüksek bulunmuştur.
Bu durumda, artan bu stres bizim için motive etme özelliğini kaybetmiş, hatta sağlığımıza bile zarar vermeye başlamıştır. Ülkemizde yapılan araştırmalara göre; 14-18 yaş arasında olan gençlerin %28’i yüksek, %48’i orta ve %24’ü ise düşük seviyede sınav kaygısı yaşamakta ve sınav kaygısını yüksek seviyelerde yaşayan öğrencilerin bazılarında yaygın anksiyete, depresyon, yeme bozuklukları gibi sağlık sorunları ortaya çıkabilmekte.
Stresin Beslenme Düzenine Etkileri ve Sonuçları
Beslenme düzeninin de etkilenebildiği sınav döneminin en kötü yanı ise sizlerin de içinde bulunduğu adölesan dönemde (11-19 yaş) meydana gelmesidir.
Adölesan dönem, bebeklikten sonra hayatın en hızlı ikinci büyüme gelişme evresi demektir. Dolayısıyla büyüme ve gelişmenin arttığı bu dönemde yeterli enerji ve besin ögelerinin alınması oldukça önemlidir. Çünkü sizler yetişkinlikteki boy uzunluğunuzun %15’ine, vücut ağırlığınızın %50’sine ve toplam mineral içeriğinin de %40’ına bu dönem sonunda ulaşırsınız.
Tüm bunlara ek olarak, özellikle duygusal yönden beslenme düzeninin etkilenmesinin bir sonucu da negatif duygulardan kaçınmak için besinlerin kullanılması yani duygusal beslenmenin ortaya çıkmasıdır. Bu durum elbette herkeste aynı yönde olmamaktadır. Bazı bireylerde iştah azalması meydana gelirken; bazı bireylerde aşırı bir yeme davranışı ile kendini gösterebilir. Özellikle iştah artışı olan bireylerde de ilk seçenek çoğunlukla sağlıksız abur cuburlar olmakta.
Stresimle Başa Çıkmak için Ne Yapmalıyım?
Öncelikli amacımız, bu stresten kaçmak değil onu bizi motive edecek seviyeye yani en başta bahsettiğim yararlı, sürecin olağan bir elemanı olacak seviyeye indirgemeliyiz. Bunun için neler yapmalı gelin birlikte bakalım:
Önce tabii ki en doğru klişe olan her şeyin başı sağlık diyerek sağlıksız bir beslenme düzenimiz varsa en önce bu durumu düzeltmemiz gerekiyor.
Birkaç örnekle bir bakalım:
– Kesinlikle ana öğün atlama (özellikle de kahvaltı, sandığından çok daha önemli senin için)
– Ara öğünlerini abur cuburlar yerine sağlıklı olanlarla değiştir. (süt, meyve, yoğurt gibi)
– Meyve ve sebze tüketimini artır.
– Bir araştırmada cips, bisküvi ve çikolatanın yüksek stres ve daha fazla bilişsel başarısızlığa yol açtığı saptanmıştır. Ayrıca diğer bazı çalışmaların sonuçları ise çikolata, cips tüketimine kıyasla meyve tüketiminin kaygı, depresyon ve duygusal rahatsızlığı azalttığını göstermiştir (10-12).
– Bazı vitamin ve minerallerin (çinko, folik asit, magnezyum ve C vitamini gibi) ruh halini iyileştirdiği bilinmekte (13-15). Bu besin ögelerinin bulunduğu besinlerin (kuşkonmaz, pancar, bezelye, fasulye, kurutulmuş soya fasulyesi, mercimek, lahana, ıspanak, brokoli, kabak çekirdeği, badem, arpa ve mantar) nörotransmitter sentezindeki rolü ile ruh halini iyileştirdiği düşünülmektedir.
– Fiziksel olarak aktif ol! (Pandemi koşullarında zor olduğunu biliyorum ama minik değişimler bile çok faydalı olacaktır emin ol.)
Bir çalışma, stresle baş edebilmeyi üç kategoriye ayırmıştır.
Bunlar; vücutla, bilişle ve davranışlarımızla gösterdiğimiz tepkilerdir.
1. Gevşeme egzersizleri ve beslenme tarzı vücut grubunu,
2. Uyum problemine neden olan inançlar ve bilişsel çarpıtmaları düzenlemek bilişsel grubu,
3. Davranış tarzının değiştirilmesi, zaman yönetimi gibi yollarla aranan çözümler ise davranış grubunu oluşturur.
Unutma ki sen elinden gelenin en iyisini yaptıktan sonra sınavda kendini göstermen için hiçbir engel yok önünde!
Daha fazla içeriğe buradan ulaşabilirsiniz!
Başarılar dileriz.