Endişe Canavarı

Endişelerinizi düşünün,
“Ya sınavda istediğim başarıyı elde edemezsem.”
“İstediğim bölümü kazanamazsam.”
“Sınava kadar bitirmem gereken konuları yetiştiremezsem.”
“Tüm sevdiklerim covid olursa ve onları kaybedersem.”
…
Hayatınıza dair bunlar ve benzeri endişelerinizin birer canavar olduğunu düşünün. Ve hayal edin; Bir settesiniz, kameranın vizörüne bakmak üzere eğiliyor, sağ gözünüzü gözünüzün çevresini kaplayan yumuşak lastiğe dayıyorsunuz. O da ne, size bakan bir canavar var! Kocaman bir endişe canavarı. Hemen gözünüzü çeviriyor, kameradan bakmayı kesiyorsunuz. Canavara bakmamaya çalışmak en işlevsel yöntem gibi geliyor.
Cesaret edip tekrar bakıyorsunuz, canavar orada ve hala çok korkutucu. Ama bu kez kameranın vizöründen bakarken kamerayı geriye, canavardan uzağa hareket ettiriyorsunuz. Kamera ve siz geri çekildikçe kameradan gördüğünüz sahne değişiyor. Başlangıçta yalnızca canavar varken şimdi setin daha büyük bir kısmını görmeye başlıyorsunuz. Kadife perdeleri, masaları, sahnede dekor içi kullanılan diğer eşyaları, kişileri… Artık içinde yalnızca canavar yok, sahnenin içinde küçücük kalmış halde.
“Bazen kameraya bakıp tüm gördüğünün canavar olması gibi, başımıza hoş olmayan ya da ürkütücü şeyler gelebilir. Bu ne zaman olsa, tüm yapabildiğimiz, gördüğümüz şeyi ve tehditten nasıl uzaklaşabileceğimizi ve kendimizi koruyabileceğimizi düşünmektir. Aynı canavarla olduğu gibi, tekrar bakmak istemedin, çünkü onu tekrar görmek istemedin. Sorun bu seçimde, yeniden bakmasan bile, hâlâ içinde, ilk korkutucu yaşamaya devam edersin, ama bu kez, korku senin içinde, bir anı olarak sabit bir nokta haline gelmiştir ve nereye gidersen onu da götürürsün. Daha da şaşırtıcı olan, içinde olan bu sevimsiz sabit nokta -bu korkutucu anı- çok büyük olasılıkla farkında bile olmadan ondan uzaklaşmaya çalıştığından, gideceğin yeri ve yapacağın seçimleri belirler.” (1)
Herhangi bir hoş olmayan düşünce ya da duygudan uzaklaşmaya çalışmak, yalnızca onları sabitlemenize sebep olur. Tek görebildiğiniz o canavardır. Geçici yanlış odağınızı aşıp kendinizden geri çekilmeyi deneyin.
“İçsel bakışını ne kadar genişletirsen, gördüğün şeyden o kadar az rahatsız olursun.” (1)
Size pembe bir fil düşünmeyin dediğimde aklınızdan geçen ilk şey nedir?

Pembe bir fil…
İçinizden şunları söylüyor olabilirsiniz: “Pembe fili düşünmemem gerekiyor. Tamam, o zaman kocaman, gri bir balina düşünürüm. Pembe fili düşünme. Balinalardı değil mi su püskürten? O kadar zaman nefeslerini mi tutuyorlar, ne yapıyorlar? Pembe fili düşünme. Geçenlerde aldığım kitabı da düşünebilirim. Pembe fili düşünme. Çok heyecanlıyım başlamak için. Pembe fili düşünme. Pembe fili düşünmemem lazım. Acaba kaç defa düşündüm? Pembe fili düşünme.” (2)
Ancak tüm bunlarda düşündüğünüz tek şey yine pembe fil oluyor… Kaçamaya çalıştıkça düşünmeye devam ediyorsunuz…
Gun Finley ‘Vazgeçebilmek’ kitabında endişe canavarı ile baş edebilmek için öneride bulunuyor: “Resmin bütününü görene kadar sahneyi genişletin. O zaman bileceksiniz ki, gerçekten korkmanız gereken hiçbir şey yok.”
Kaynaklar:
(1) Finley, G. (2020). Vazgeçebilmek. (231. baskı). (O. Avcı, Çev.). İstanbul: Destek Yayınları. (Orijinal çalışma basım tarihi 1990).
(2) Selvili Çarmıklı, Z. (2018). Pembe fili düşünme. İstanbul: İnkılap Kitabevi.
Psikoloji ve motivasyonla ilgili diğer yazılarımızca buradan ulaşabilirsiniz.